Gönderen: yeguner | Şubat 11, 2007

Tıp teşhisi koydu: Hastamız âşık!

“Aşk nedir?” sorusu, insanlık var oldu olalı sorulan; ama cevabında mutabakata varılamayan bir muammadır. Ancak son yıllarda yaşanan aşk cinayetleri ve aşk vakaları neredeyse “aşk bir hastalıktır” sonucunu doğurdu. Aşk kavramının yeni bilgilerle değerlendirilmesi gerektiğini düşünen iki uzman, kara sevdalıların tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor.‘Bu akşam ölürüm, ya benimsin ya toprağın, ölümüne sevda, esirin oldum…’ şeklindeki cümlelerle şarkılarda sıkça geçen kara sevdalar yoksa birer hastalık mı? Mecnun bu devirde yaşasaydı yine Leyla için çöllere düşer miydi? Ya da çağın âşıklarına uyup sürekli Leyla’nın çevresinde dolaşır, radyolardan onun için şarkı ister ve duvarlara “Seni seviyorum Leylaaa” diye mi yazardı! Ferhat, Şirin için dağları deler miydi? Yoksa Şirin’in derdine Boğaz Köprüsü’ne çıkıp “Şirin gelmezse kendimi atarım” naraları mı atardı?

Peki, insan âşık olduğu kişinin onu istememesine hatta yanına yaklaşmaması için mahkeme kararı çıkartmasına rağmen sevmeye nasıl devam eder? Her türlü hakarete rağmen neden onun çevresinde dolaşır, telefonlar açar, yollarına güller döker… Hatta aşkı için ölür ya da sevdiğini öldürür… İşte uzmanlar bu duruma “takıntılı aşk” adını veriyor ve takıntılı aşkları hastalık olarak değerlendiriyor. Sadece takıntılı aşklar değil, literatüre geçen birçok aşk hastalığı var. Ve aşk hastalıkları o kadar çok yaygınlaştı ki artık liselerde bile aşk cinayetleri işleniyor. Aşk vakaları ve cinayetleri gazetelerin üçüncü sayfalarından manşetlere taşınıyor.

Bilim, sonu cinayetlere varan toplumsal zararlara sebebiyet verdiği için aşkı yeni bilgilerin ışığında yeniden ele alıyor. İşte bu amaçla uzman psikolog Zehra Erol ve uzman Dr. Funda Güdücü Sağır da, hastalarının öykülerinden yola çıkarak aşk hastalıklarını kaleme almışlar. Erol ve Sağır’ın yazdığı “Takıntılı Aşklar” kitabı Timaş Yayınları’ndan çıktı.

“Aşk nedir?” sorusuna Güdücü, bilimsel bir cevap veriyor: “Aşkın kaynağını, sebebini, biçimini, sürekliliğini sağlayan beyindir. Anlatılan bir duygu da olsa, aşk beynin fizyolojik, yapısal, işlevsel durumuna bağlı gelişen bir olgudur.” Güdücü, aşkın hastalıklı olması ya da olmamasının beynin işlevlerine bağlı olduğunu söylüyor. Beyinde aşkla ilgisi bulunduğu düşünülen hormonlar; “serotonin, dopamin, noradrenalin”dir. Güdücü, yapılan araştırmanlara göre romantik aşk ile serotonin hormonunun düşük seviyesi arasında bir bağlantı olduğunun anlaşıldığını anlatıyor. Bu hormonlar beyinde bir de ruhsal hastılıklarda düşük seviyede oluyor!

Zehra Erol ise takıntılı âşkların nedenini karşısındakinden ayrılmayı kabul etmeme olarak açıklıyor: “Kopamadığı, karşısındaki kişi değil, kendi zihninde idealize ettiği kişidir. Kopamama nedeni de sevgi ihtiyacı, yalnız kalma endişesidir.” Günümüzde diziler, şarkılar, filmler hep aşktan söz ediyor. Hatta liseliler arasında âşık olmayan ya da aşkı olmayanlar dışlanıyor. “Bunun sebebi aşka duyulan açlık mıdır?” diye soruyoruz. Erol, en önemli sebebinin aile olduğunu anlatıyor. “Ailede göremediği sevgiyi dışarıda arıyor çocuklar.” diyor.

Aşk hastalıkları

Erotomanik aşklar: “Erotomanik tip, sanrısal bozukluk” denilen rahatsızlıkta kişi, çevresindeki herkesin, özellikle de âmirinin, patronunun ya da bir ünlünün kendisine hayran olduğunu düşünür, hatta aşkı olduğuna inanır.

Paranoid aşklar: Aşırı şüpheci kişilerin sevdiklerine güvenmemesidir. Sürekli kıskançlık krizlerine girer. Size değil çevreye güvenemediği için böyle davrandığını söyler. Aslında onun kendine güveninde problem vardır. Böyle âşıklara karşı daima dürüst davranmak gerekiyor. Yoksa sevdiğine de kendisine de zarar verebilir.

Antisosyal aşklar: Topluma ve insanlara zarar verirler. Ama bundan vicdan azabı duymazlar. Hırsızlar, kapkaççılar ve hatta ailelerine, kendilerine eziyet eden, alkol ve madde müptelası olan bu kişiler hiç kural tanımazlar. Dürtüsel davranışları ilk zamanlarda onun tutkulu bir âşık olduğunu düşündürebilir. Fakat antisosyal kişiler kolay kolay vicdan azabı duymadıkları için sevdiklerine zarar verir. Antisosyal erkekler genellikle bağımlı kadınlarla evlenirler. Çünkü tüm yaptıklarına ancak bağımlı kişilik yapısında birisi tahammül edebilir.

Depresif aşklar: Depresif kişileri mutlu bir ifadeyle göremezsiniz. Belki de onların mutluluğu, mutsuzluktur. Zaten onlar aşkı adeta acı çekmek için yaşarlar. Depresif âşık sevdiğine hiç kavuşamayacağını ya da kavuşsa bile hiç mutlu olamayacağını düşünür. Depresif bir kişiyi sevenler, ona karşı sakin ve anlayışlı olmalıdır.

Gülizar BAKİ

Kaynak:Cumaertesi/Zaman


Yanıt

  1. oku ve bana hak ver ok arkadasim

  2. aşk bir vişne iç iç kişne satmışım aşkını aşık olmakta neymiş ya sallayın aman yok cok seviommuş ıyyy böğ flan yani aşk die bişi yok tamam mı

  3. liselerde başkalarına yakın olmanın neden leri yani kişilerin çocukların sevgiyi başkasında bulmasımıdır aileden göremediği sevgiyi başkasında aramasımıdır

  4. okuldaki görülen aşıkların yakınlaşmasının nedeni aile sevgisizliğimi açıklama yapın ne olur okul gazetesi için gerekli lütfen

  5. aşk lazımdır tabi aşk yaşamaya insan olmaz sevgini paylaşmalısın derya demişkiye lafım şuki saçmalama arkadaşım aşksız yaşanmaz

  6. bence de aşk diye bişey yok derya benden sin katılıyorum derya ya helal olsun VALLA.

  7. yine ben arkadaşlar şunu vurgulamak istiyorum;
    eee! aşık oldun çıkyorsunuz her şey normal burya kadar ya sonra sı?
    kimi kendini kesiyo kimi intahar ediyo bu yüzden aşk mantıksız bence.

  8. aşk acısı çeken bilir ama bence hiçkimse ay ben onu hiç unutamam gibi saçma konuşmasın unutmayı kafana koymuşsan kesin unutursun ama aşk çok güzel bir duygu allah nasıl yaratmış aslında biz bile başkalarına ilaç olabiliriz!!!!!

  9. aşk diye bişey yoksa böle güzel duygulu yerlede ne işin var be kızım

  10. derya bence aşk diye bişi var ama gerçekten yürek ten sevsin yeter hıı bazılarıysa amaçları sevmek deyil gönül eylendirmek derya arkadaşlar bu nu herkese söylüyorum ….? ok

    anelka_02@hotmail.com
    sevdim_seni_be-@hotmail.com

  11. sende süpersin neslihan sözlerin yazıların güzel di Allah herkese yardımcı olsun ..

  12. aşık olmak güzel şey ama 15-16-17yaşlarında ki herkes bana göre çocuk be kardeşim!!!

  13. lisedeki gardaşlar büyüyünde gelin

  14. bizi bilgilendirdiğin içi teşekür edrim,

    başarlar

  15. “Hakîkî âşık odur ki, sevdiği uğruna kalbi dursun!”

  16. Ve hakiki aşık odur ki, sevdiğinn yerine kendisi ölsün!

    ayhansezer@hotmail.com
    …biyolojik bir aşk hikayesi…
    http://www.sinyorita9.spaces.live.com

  17. bu aşkı üretenin ..yok kardeşim aşk çılgınlıktan öte bişey değil. ama sevgi öylemi. o sonsuza dek sürer. bunun yanı sıra takıntılı aşk hastalığı diye bişey cidden var. benim de başımda böyle bişey var. tavsiye ediyorum dr a görün diye görünmüyo. allah nasıl biliyosa öyle yapsın.

  18. Yani burda kendimde olan paranoid ve depresif ask bicimlerini gordum. ne yaziktir ki ne kadar icimden atmaya cikarmaya calissamda karsimdaki insan ne benden vazgeciyor nede karsilik veriyor. isin ilginci niye karsiliksiz birini sevemiyoruz. aslinda bizim sevgimiz kendimizemi yoksa seviyorum dedigimize mi. keske hicbir ucret beklemeden mutlu mesut birini sevebilseydik. en guzeli manevi askin bi sure sonra aski hakikiye ALlaha yonelmesi insallah bizdede oyle olur. fani mahbub yerine baki bir mahbuba baglanipda en aziindan ebediyetde mutlu oluruz.


Yorum bırakın

Kategoriler